Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici, çeşitli programlara katılmak üzere geldiği Trabzon’da bir basın toplantısı düzenledi.

I M G 9068
Trabzon Büyükşehir Belediyesi EYOF’ta düzenlenen Trabzon İl Divan Toplantısı'nın ardından açıklamalarda bulunan Destici, dikkat çeken ifadeler kullandı.
 I M G 9067-1
BBP’nin üst düzey isimlerinin de katıldığı programda ilk olarak İl Başkanı Adem Aydın konuştu. Aydın, “Karadeniz’in incisi Trabzon’da davanıza olan inancımız tamdır. Trabzon teşkilatı olarak her zaman üzerimize düşen sorumluluğu yerine getireceğimizin sözünü veriyoruz” dedi. 

I M G 9072
Destici özetle şu şekilde konuştu: 

“Hâlâ bugün TBMM’de sözde milletvekili ne yapıyor? Bizim terörle mücadelemizde teröristlerin yanında duruyor. Açıkça bunu Meclis’te söylüyor. Dünyanın başka hiçbir ülkesinde bunu göremezsiniz. O ülkenin düşmanı, o milletin düşmanı, o milletten on binlerce insanı katletmiş bir terör örgütüne kimse arka çıkamaz, çıkmaz aslında. Çıkana da müsaade edilemez. Ama ne hikmetse bizim ülkemizde yıllardır bu böyle.
Ama biz milletimize söz veriyoruz. Büyük Birlik Partisi’ne güç verirseniz, Büyük Birlik Partisi Meclis’te grubu olursa, iktidar olursa, değil o Meclis’te, Türkiye’nin herhangi bir noktasında ne PKK’lı ne de onun yandaşını asla bırakmayız.”

I M G 9070

Başkan Genç:Bu Topraklara Hizmet Borcumuzu Ödeyeceğiz Başkan Genç:Bu Topraklara Hizmet Borcumuzu Ödeyeceğiz

KENDİSİNE ORADA BÖLGE OLUŞTURMAK İSTİYOR

"Bakın, Suriye’de 2011 yılından beri süren savaş sona erdi. Ve BAAS rejimi yıkıldı. Katil Esad, bütün diktatörlerin sonu gibi kaçmak zorunda kaldı. Milyarlarca dolar para götürmüş. O paranın hayrını görmeyecek. Daha öncekiler gördü mü?

O paraları da onlara yedirmezler. Ama nedense hâlâ bu diktatörler aynı alışkanlığa devam ediyorlar. O paralar Rusya’nın, Avrupa’dakiler Avrupa’nın, ABD’dekiler de ABD’nin olacak. Suriye’de iç barış inşallah sağlanacak. İç barışı kim bozuyor? PKK’nın uzantısı YPG. ABD’nin desteği ile kendisine orada bir bölge oluşturmak istiyor. Tabii geçmiş hükümetlerin yanlışları bu sonucu getirdi. Biz hatırlayın, 2012’de bizzat sınıra gittim. 'Bakın, burada 5 kanton bölge oluşturuyorlar. Buna şimdi müdahale etmezsek, ileride bunlar başımıza daha büyük bela olarak doğarlar, karşımıza çıkarlar' dedim. O zaman bazı gazeteler, 'Ne diyor bu adam?' diye manşet attılar. Güya biz çözüm sürecini baltalıyormuşuz.

Neticede ne oldu? 2012’de, 2013’te söylediklerimiz karşımızda. Bugün onları oradan çıkarmak için daha büyük güç harcamak, daha büyük harekâtlar yapmak zorundayız. Halbuki o zaman işimiz daha kolaydı. Henüz o bölgeye Rusya, ABD gelmemişti."

YARIM KALAN OPERASYONLAR, TEKRAR BAŞLAYACAK… 

Ancak geçmişi yargılayacak değiliz, ibret almak zorundayız. Geçmişte yapılan doğruları da hataları da unutmayacağız.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve kahraman Türk Ordusu’nun karşısında bunların esamesi okunmaz. Türkiye, anlaşma yoluyla ABD başta olmak üzere AB ülkeleri ve şu anda Suriye’nin meşru kurulmuş hükümetiyle, Suriye Milli Ordusu’yla görüşerek, birlik içinde, terör örgütü PKK/YPG’yi Suriye’den çıkarma mücadelesi verecek.
Böyle oldu, olmadı, o zaman Türkiye’nin yapacağı tek şey yarım kalan operasyonları tekrar başlatmaktır. Türk Ordusu’nun kahraman Mehmetçiği’nin gücüyle, Suriye’de başından itibaren Türkiye ile iş birliği yapan Suriye Milli Ordusu ve Suriye’de yönetimi ele geçiren güçlerle bütün terör örgütlerini oradan temizleyip atacak gücü de kudreti de vardır. İnşallah bunu en kısa zamanda yapacaktır.

Biz başından itibaren bu mülteciler konusunda da, ilk gelmeye başladıklarında, Suriye sınırları içinde bir münhasır bölge, güvenli bölge oluşturulsun, BM Mülteciler Yüksek Komitesi ile iş birliği içinde burada tutulsun dedik. Olmadı, Türkiye’nin sınırı içinde bir bölge oluşturulsun dedik. Bunlar olmadı, bugünlere gelindi. Şimdi dönüşler başladı. Dönüşlerin hızlanması, milletimizin beklentilerini karşılayacak seviyeye gelmesi neye bağlı? Türkiye’nin iç huzuruna, Suriye’de savaşın tamamen bitmesi ve imarın başlamasına bağlı. Suriye’nin bütün bölgelerinin güvenli olmasına bağlı.

Suriye’de ‘Ne işimiz var?’ diyenler, Libya’da, ‘Ne işimiz var?’ diyenler ya gafildir ya da düpedüz haindir. Çünkü biz Libya’ya gitmezsek, başkası gidecek. Bugün Akdeniz’de gerçekleştirdiğimiz münhasır bölge anlaşmasını başkası yapacak. Biz Suriye’de olmasaydık, bugün 3 milyon değil belki de 13 milyon mülteci ile karşı karşıya kalacaktık. Şimdi bu 3 milyon Suriye güvenli hale geldiğinde, buradaki mülteciler süratle evlerine ve yuvalarına dönecektir.

Karadeniz’deyiz. 2 gün boyunca burada olacağız. Karadeniz Çalıştayımızı hep birlikte gerçekleştireceğiz.

Burada biz ülkemizin, insanımızın meselelerini, Karadeniz’in, Trabzon’un meselelerini konuşacağız. Ülke ve dünya gündemindeki hemen hemen tüm konuları ele alıp bunları değerlendireceğiz. Bunların üzerinde fikir yürüteceğiz. Çalışmalar yapacağız. Yapılan çalışmaların sunumlarını dinleyeceğiz. Daha sonra sonuç bildirgesini yine Uzungöl’de bütün Türkiye’ye açıklayacağız.

Bizim önceliğimiz devletimizin varlığıdır. Bizim önceliğimiz ülkemizin bütünlüğü, birliğidir. Bizim önceliğimiz aziz milletimizin birliği, istikbali, huzuru, mutluluğudur. 31 yıl önce şehit liderimiz Muhsin Başkanımızın kurucu liderliğinde kurulan BBP, bunları önceleyerek siyaset yapmıştır. Bundan sonra da sağına soluna bakmadan, devletin varlığını, ülkenin bütünlüğünü, milletin huzurunu ve refahını önceleyerek siyasetine ve yoluna sizlerin desteği, Allah’ın inayetiyle güçlü bir şekilde devam edecektir.

ASGARİ ÜCRETE YÜZDE 60 ZAM YAPILMALI

Aziz milletimizin vatandaşlarımızın sıkıntıları var. Asgari ücretlinin burada beklentisi neyse, Trabzon’da beklentisi neyse, Mersin’de de beklentisi aynı. Hayat pahalılığı sadece İstanbul, İzmir’de, Ankara’da yok. Trabzon’da da var, Eskişehir’de de var, Muğla’da da var.
Milletimiz öncelikle bu sıkıntılarına çare üretilmesini bekliyor. En çok bunu da siyasetçilerden bekliyor. Önce hükümetten, sonra Cumhur İttifakı’ndan, ardından Meclis’ten ve son olarak bütün siyasi partilerden ve tabii ki ülkeyi yönetenlerden bekliyor.

Biz BBP olarak bu hususta da üzerimize düşeni bugüne kadar eksiksiz yerine getirdik ve yerine getirmeye devam edeceğiz. Milletimizin yanındayız. Sokaktayız, halkımızın içindeyiz. Emeklimizle, asgari ücretlimizle, esnafımızla beraberiz.

Sıkıntılarının ne olduğunu biliyoruz. Şu anda gündemde ne var? Asgari ücret var.
3 toplantı gerçekleştirildi. Önümüzdeki 4. toplantıda da iş neticelendirilecek artık. Ama şu ana kadar bir rakam ortaya çıkmadı. Sadece Türk-İş Başkanının ağzından bir rakam duyduk. Onun dışında işverenden ve hükümet temsilcisinden bir rakam duymadık.
Biz başından itibaren kimse konuşmazken ne dedik? Asgari ücret asla yıl sonu gerçekleştirilecek enflasyonun altında olmamalı. Bu enflasyonun yarısı kadar artırılsın diyen ne gördük? İşveren dernekleri temsilcilerini gördük.

Bu büyük bir ahlaksızlık ve vicdansızlıktır. Biz bir kere daha net ifade ediyoruz. BBP olarak diyoruz ki, yıl sonu enflasyon 47 mi? Bunu bir kere vereceksiniz. Bu artışı koyacaksınız. Önümüzdeki 2025 yılı Merkez Bankası enflasyon beklentisi ne? 25. Onun da yarısını vereceksiniz. Aşağı yukarı yüzde 59-60 yapıyor.

2025 Temmuz’da yeni bir toplantı yapılıp asgari ücret güncellenmeyecekse, Ocak ayı asgari ücret artış oranı yüzde 60 olmalıdır.

Birileri gibi afaki, bol keseden atmıyoruz. Bir altyapı koyarak, yani yıllık enflasyon gibi verilerle, bütün bunları gerçekçi şekilde teklif ediyoruz. Bu teklifimizin kabul göreceğine inanıyoruz. Zaten yüzde 50’nin altında bir artış kabul edilemez.

EMEKLİLERE HAKSIZLIK YAPILDI

Burada en mağdur olan kesimin başında emeklilerimiz geliyor. Her toplantıda söylüyorum. Bu haksızlık giderilene kadar her gittiğim yerde söylemeye devam edeceğiz. 2023 Temmuz’unda emeklilere haksızlık yapıldı. Diğer çalışan kesimlerimiz, toplu sözleşmeler veya seyyanen zamlarla durumları iyileştirildi. Arada 5 bin TL fark var.

En düşük emekli maaşını 20 bin TL’nin üzerine çıkaracağız. Bunun dışındakiler haksızlık olur. Emeklilere karşı yapılan haksızlığın devamı anlamına gelir. Artık bu haksızlığın Ocak 2025’te son bulmasını bekliyoruz.

ÖZLEM GÜRSES’E TEPKİ… 

Biz hiçbir gazetecinin, gazeteci kimliğinden dolayı ya da sözlerinden dolayı gözaltına alınmasını, yargılanmasını, tutuklanmasını arzu etmeyiz. Ama gazeteci arkadaşlar ya da şahıslar (bazılarına arkadaş kelimesini kullanmayı zul sayıyorum) ağzından çıkan kelimelere dikkat etmek zorundadır.

Maalesef son yıllarda Türkiye’de Türk Milleti, Türk Askeri düşmanlığı gibi bir dalga var. Bunu da maalesef kendisini Atatürkçü, Kemalist, laik, batıcı olarak tanıtan güya sözde gazeteci kesimden duyuyoruz.

Özlem Gürses aslında ılımlı gazetecilikten buraya geldi. Neden? Üzüm üzüme baka baka kararır. Nerede çalışıyorsa, kimlerle birlikte oluyorsa onların alışkanlıklarını kendisine alışkanlık ediniyor ya da hangi gazetede yazıyorsa, hangi televizyonda çalışıyorsa onların kırbacını sallıyor.

Allah aşkına, şu kelime; bir Türk evladı, hele bir de gazeteci, okumuş yazmış bilen birisi bunu kullanabilir mi? Ne diyor: 'Gördüğünüz üzere IŞİD yapısı, yani TSK - SMO yapısı Kürtlerin olduğu bölgede küçük küçük kazanımlar elde etti.'
Açıkça Türk Silahlı Kuvvetleri’ni IŞİD olmakla niteliyor, PKK’nın işgal ettiği, PYD/YPG’nin ABD desteğiyle kontrol ettiği bölgelere Kürtlerin bölgesi diyor. PKK/YPG bölgesi demiyor.

Öncelikle Allah belanı versin. Yani bu milletin ekmeğini yiyeceksin, bu devletin itibarını kullanacaksın, bu millet, devlet seni el üstünde tutacak, her gün gündemde olacaksın, gittiğin her yerde ağırlanacak, itibar göreceksin, ondan sonra çıkıp Türk Silahlı Kuvvetleri’ni IŞİD’e benzeteceksin.

PKK/YPG’ye sahip çıkacaksın. Ne yapacak devlet? Burası anayasa ile yasayla yürütülen bir devlet. Yasalar neyi gerektiriyorsa, elbette ki Adalet Bakanlığı da yargı mensupları da onu yerine getirecek. Görmezden gelemez.

Şimdi CHP Genel Başkanı, milletvekillerine ve parti yönetimine talimat vermiş: Özlem Gürses’in davasını takip edin, ona sahip çıkın. Ya Sayın Özel, “Sen vatan hainlerine değil, vatan hainlerini savunanlara değil, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne hakaret edenlere değil, senin yapman gereken Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne sahip çıkmak."

Şimdi bu Kemalistler, laikçiler, sözde Atatürkçüler o kadar savruldular ki, işte Türk Silahlı Kuvvetleri’nin karşısında, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni terör örgütüne benzetenlere sahip çıkıyorlar

Editör: Ömer Altıntaş