Suiçmez konuşmasına başlamadan önce ,Pençe-Kilit harekâtında şehit olan erimiz Mehmet Can’a rahmet, ailesine de milletimize de başsağlığı dilerim.
Suiçmez;Ülkemiz sonu gelmez derin bir uykuya dalan ama bu uykuda sürekli kâbus gören bir insan haline gelmiş durumdadır. Ve bu nedenle bugün ülkemizin her yöresinden her sınıftaki insanından çığlık sesleri yükselmektedir.
Karanlık dehlizlerde tecavüze uğrayan erkek çocukların çığlıkları, erken yaşta evlendirilerek cinsel istismara maruz bırakılan kız çocuklarının çığlıkları, her gün vahşice öldürülen artık güpegündüz bir şekilde darp edilen kadınların çığlıkları, Anayasaya aykırı bir şekilde salınan vergilerle her gün gelen zamlarla ölmemek için direnen vatandaşlarımızın çığlıkları, satılarak tüketilen ülkemizin kaynaklarının çığlıkları, en temel haklardan biri olan basın açıklaması yapmak için toplanan vatandaşlarımızın, kolluk güçleri tarafından kendilerine yöneltilen şiddetin çığlıkları, atanamayan öğretmenlerin çığlıkları, açlıkla boğuşan emeklilerin çığlıkları, deprem bölgelerinde son derece kötü şartlar altında yaşam kavgası, yaşam mücadelesi vermekte olan vatandaşlarımızın çığlıkları, ormanlarımızın, denizlerimizin, yaylalarımızın çığlıkları.
Dün yine başka bir çığlık ile güne başladık erken saatlerde, Akbelen’de yükselen vatandaşlarımızın, kesilmekte olan ağaçlarımızın çığlıkları, peki bu çığlıklar dün Akbelen’de niye atılıyordu. Hepimizin bildiği gibi ama belki de özetlersem tekrar hatırlatmak üzere kısaca şöyle ifade edeyim; Biliyorsunuz o bölgemizde, yani Milâs ilçesinde 2 tane termik santral bulunmaktadır, Yeniköy ve Kemerköy termik santralleri, dolayısıyla buradaki termik santrallere yakıt sağlamak üzere ormanların altında bulunan Linyit yataklarındaki ormanların kesilerek ortadan kaldırılması gündeme gelmiş durumda. Akbelen bölgesinde bulunan 740 dönümlük doğal ormanlık alan için Yeniköy-Kemerköy Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş’ye maden işletme izni verilmiş ve devamında da maden genişletme izni verilmiştir. Nitekim daha önceki yıllarda orman işletmesi bu alana girdiğinde vatandaşlar direnmiş ve orman kesimini engellemiş bulunmaktadırlar. Ancak tarım ve orman bakanlığı bizzat kendisi verdiği 2020 tarihli olur ile İkizköy sınırları içerisindeki “YK ENERJİ” adına maden açık işletme izni vermiş bulunmaktadır. Dolayısıyla daha sonra burada peş peşe iki tane dava açılmış, bir tanesi maden sahasının genişletilmesi için verilen ruhsat birleşmeleri ile ve ÇED mevzuatının muaf tutularak verilmesi suretiyle izinlerin iptal edilmesi için açılmış bir dava ve bu davada mahkeme, yürütmeyi durdurma kararı vermiş bulunmaktadır. Daha sonra 2021 yılında Akbelen ormanında yine bu anonim şirkete tahsis edilen ormanlık alanın işletme ruhsatının iptali için bir dava açılmış, burada önce İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı vermiş fakat daha sonra alınan ikinci bir rapora dayanarak “yürütmeyi durdurma kararı” kaldırılmıştır. İşte bunun üzerine dün sabaha karşı acımasız bir şekilde devletin görevlileri, yine devletin kolluk güçleri ile birlikte vatandaşlarımıza şiddet uygulayarak ağaçları kesmeye başlamışlardır. Peki bu raporlarda ne denilmektedir?
Yürütmeyi durdurma kararı kaldırılmış olmasına rağmen verilen tüm raporlarda bilirkişilerin altını çizdiği birkaç hususu burada belirtmek isterim;
Tarım alanları zarar görecek, su baskınları artacak, bölge geri dönüşü mümkün olmayan bir şekilde ormansızlaştırılacak, orman ve içerisinde var olan ekosistem ortadan kalkacak, hele son yıllardaki yangınlardan sonra buranın bir yaban hayatı için kurtuluş yeri olmasına rağmen, yaban hayatı da burada ortadan kalkmış olacak. Dolayısıyla biraz önce söylediğim şekilde çok fazla bir şey bilmeye yada mahkeme kararına gerek yok; insan olan, yaşam hakkını savunan, çevre hakkını savunan herkesin hem fikir olacağı şekilde bu ormanların ortadan kaldırılması, yaşam hakkına bir müdahaledir diyebilecek konumdayız.
Dolayısıyla artık vatandaşlarımız dünden beri orada ormanları, ağaçları, çevreyi kısaca insanlığı korumak üzere bir mücadele yürütmektedirler.
Bilsinler ki bu mücadelede onlarla birlikte yan yana omuz omuzayız. Bizler mecliste Cumhuriyet Halk Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak özellikle çevreye yönelen bu haksız saldırıları durdurmak için her türlü girişimi yapacağız, onun dışında da fiili olarak onlarla birlikte sokakta, alanlarda, orman alanında şiddete maruz kaldıkları her yerde yan yana, kol kola olacağız.
Bildiğiniz gibi geçen günlerde Sn. Cumhurbaşkanı, Birleşik Arap Emirlikleri’ne giderek para bulma çalışmaları yaptı ve bu para bulma çalışmaları sonucunda da birtakım anlaşmalara imza attı. Şimdi bir milletvekili olarak, bir vatandaş olarak neyin karşılığında bu para getirecek anlaşmaya imza atıldığını öğrenmek istiyoruz. Şeffaf bir yönetimde yapılması gereken ilk şey paranın getirileceğini açıklamak değil, neyin karşılığında geleceğini bizlere, vatandaşlara ve milletvekillerine açıklamak durumundadır.
Ama maalesef ülkemiz para uğruna her şeyini satan ve her şeyini satmak durumunda kalan bir hale getirilmiştir. Tüm bu süreç yaşanırken, yani bizler sırada hangi limanlar var diye endişelenirken birden bire milletvekili olduğum il ile bütünleşen o ilin nefesi, denizi, dalgası olan Trabzonspor’un Katar’a satılması gündeme getirilmiştir.
Bu gündeme getirilmenin bilinçli yapıldığını düşünmekteyim. Hepinizin bildiği gibi şu anda hem bizim yasal mevzuatımız hem de Trabzonspor’un içinde bulunduğu yasal mevzuat, bir sermayeye Trabzonspor’un satılmasını engeller durumdadır.
Peki öyleyse niye bilinçli bir şekilde Trabzonspor’un satılması, üstelikte katara satılması gündeme getirilmektedir. Bunun çok bilinçli bir şekilde ayak sermayesinin, milliyetçiliğin yüksek olduğu bir bölgede konumlanmasının aslında ayak seslerinin başka bir yönü haline getirilmeye çalıştığını düşünüyorum.
Buradan sesleniyorum; sessiz kalmayacağız, Trabzon şehri ayak sermayesinin esiri haline getirilemeyecektir. Trabzonspor hiç kimsenin cüzdanına, hiçbir ülkenin cüzdanına sığmayacak büyüklüktedir.
Değerli kamuoyu, birkaç hususta da gördüğünüz üzere konuştuğumuz şeyler, bu ülkenin daha iyiye götürülmesi için neler yapılacağı hususunda değildir. Gündemimizde olan şeyler bu ülkenin daha kötüye götürülmesi için yapılan işlemlerin, uygulamaların, söylemlerin ortadan kaldırılmasına yönelik açıklamalar üzerine kurgulanır hale gelmiştir. Bu ülkeye yazık edilmektedir, bu vatandaşlara yazık edilmektedir. Hepimizim bildiği gibi doğru akılla yönetildiği zaman bu ülkenin kaynakları bu ülkenin vatandaşlarını sosyal refah içerisinde yaşatacak yetkinliğe sahiptir. Dolayısıyla yapılması gereken, kaynaklarımızın, değerlerimizin nasıl başka ülkelere peşkeş çekileceği, nasıl sermayeye peşkeş çekileceği değil, nasıl bilimin, aklın öncülüğünde kullanacağı olmalıdır.
Bu duygular ile bir kez daha haklı çığlıklarını yükselten vatandaşlarımız ile birlikte yan yana, onların mücadelesini yürüteceğimizi söylüyor, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Av. Sibel SUİÇMEZ