ABD’de başkanlık koltuğundaki değişim törenini izlemeyen var mı bilemiyorum fakat bu törenle hayatın birçok gerçeğini fark etmiş oluyoruz.

Hangi makamda olursanız olun, işiniz ne olursa olsun, ne yapıyorsanız yapın, o makama nasıl geldiğinizden ziyade o makamdan nasıl gittiniz çok daha fark edilir bir gerçektir. İnsan hafızasında asıl kalan şey, o makamı nasıl terk ettiğinizdir…

Donald Trump’ın göreve nasıl geldiği birçok kişi tarafından hatırlanmıyordur. Hatırlananlar ise, Trump’ın görev zamanı yaptığı eylemler ve kin dolu söylemlerinin yanı sıra görevi devretmeden önceki tutumları…

Mesela, kaç kişi Ankara eski büyükşehir belediye başkanı Melih Gökçek’in siyasetle nasıl tanıştığını hatırlatıyor? Peki kaç kişi Gökçek’in tanıştığı bu siyasetle yollarını nasıl ayırdığını ve belediye başkanlığından nasıl alındığını hatırlıyor? Eminim ki bu sayı çok daha fazladır.

Ya da damat Berat Albayrak’ın görevinden nasıl alındığı hafızalardan silinebilecek mi? En popüler olduğu dönemlerde “Bakın burası çok önemli” diye diye açıkladığı yeni reformlar mı hatırlanacak yoksa ansızın instagram üzerinden yaptığı ya da yaptırıldığı istifa açıklaması mı akıllarda kalacak?

Biraz daha geçmişe gidelim. Türkiye’nin ilk kadın başbakanı Tansu Çiller’in gidişi ayrıca eşi Özer Çiller’in ifadeleri eminim ki hafızalardan hala silinmemiştir.

Dünyadan örnek vermek gerekirse; Hitler, Saddam, Kaddafi, Mussolini.. gibi birçok ismin nasıl gittiklerini mi yoksa nasıl geldiklerini mi hatırlıyorsunuz?

Şimdi de tam tersini inceleyelim. Yani isimleri anıldığında birçok insanın yüzünün güldüğü ve güzel hatırlarla anıldığı kişiler…

Erdal İnönü, Kamer Genç, Mahatma Gandi… 

Ve tabi ki Atatürk. Tüm dünyanın önünde saygıyla eğildiği büyük liderimiz. Asla unutulmayacak. Dünya döndüğü sürece Mustafa Kemal Atatürk ismi anıldıkça herkesin yüzü gülecek. 

J. J. Rousseau’nın çok sevdiğim bir sözü vardı: “İnsanı mevki yükseltmez, mevkiyi insan yükseltir”.