Meunier, takıma gol ve asist katkısı sağladığı için çok mutlu olduğunu belirterek, “Ben her zaman kendimden beklentilerimi yüksek tutup omzuma bu yükü yüklerim. Direkt olarak asist katkısı beklemiyordum ancak her zaman en iyi performansı sergileyip takımıma yardımcı olmayı hayal ediyordum. Bunun asistlerle sonuçlanması tabii ki ayrıca mutlu ediyor. Takımınıza böyle katkılar sunduğunuzda bunun tek sorumlusu ya da tek başarılısı siz olmuyorsunuz, takım arkadaşlarım da bu performansımda çok büyük pay sahibidir. Çok iyi takım arkadaşlarımın olduğunu ve onlardan katkı aldığımı söylemeliyim. Takım arkadaşlarımın nerede ne yapmaları gerektiğini bilip uyguladığını görüyorsunuz. Onların hakkını vermem gerekiyor. Örneğin Pendikspor maçında attığımız ikinci golde zaten tüm arkadaşlarımızın bütün hareketlenmelerine baktığınızda koşuları ve diğer tüm detayları bilinçli olarak yaptığını görebiliyorsunuz. Burada övülmesi gereken bir şey varsa o da adanmışlık ve disiplindir. Kendi başarımı da takım arkadaşlarımın başarısı olarak görüyorum. Ben aslında 24 yaşıma kadar hücum oyuncusu olarak oynadım. Hücumda her zaman olan bir oyuncuydum. 24 yaşımda Belçika’da oynarken hocam beni bir anda daha geride kullanmaya karar vermişti. Onlara da teşekkür ediyorum. Bu şekilde daha iyi katkı sağlayabileceğimi düşünmüşlerdi, o süreçlerde çok istemiyordum ama sonradan bu değişiklik sayesinde hem PSG’de hem Dortmund’ta hem de Belçika Milli Takımı’nda oynadım. Şu anda da Trabzonspor’dayım. Mevkimi değiştirdikten sonra yeteneklerimi daha iyi kullanmaya başladım” dedi.
Futbolcumuz, transferden önce Teknik Direktörümüz Abdullah Avcı ile bir görüşme yaptığını ve 5 dakikada kulübümüze transfer olmak için ikna olduğunun altını çizerek, “Buraya gelmeden önce hocamızla görüşme yaptık. O görüşmeden sonra bu kararı almam 5 dakika bile sürmedi. Takımın neleri başardığını ve başarabileceğini gayet özgüvenli şekilde bana aktardıktan sonra çok düşünmeme gerek kalmadı. Hırsı ve hırslı olan insanları seven biriyim. Hocamızla konuşurken Süper Lig üçüncüsü olacağımızı ve Türkiye Kupası’nı kazanacağımızı konuştuk. Çabalayacağız gibi kelimeler kullanmadan hemen kazanacağız dedi ve bu da beni çok etkiledi. Özgüven ve hırs beni çok etkiler. Neleri iyi yapabildiğimizin farkındayız. Bunu devam ettirmek istiyoruz. Türkiye Ligi’nin gerçekten hak ettiği değeri görmediğini söyleyebilirim. Büyük liglerde de oynadım, o liglerin dışında kalan Türkiye, Yunanistan ve Belçika’nın da ne kadar iyi olduğunu hepimiz görüyoruz. Ne kadar yetenekli oyuncular çıktığını da görebiliyorsunuz” ifadelerine yer verdi.
Meunier, takıma adaptasyon süreciyle ilgili ise şu cümlelere yer vererek açıklamalarını sürdürdü: “Takımda yabancı arkadaşlarımız var. Onlarla Fransızca, Almanca, İngilizce ve Flemenkçe dilleriyle konuşup anlaşabiliyoruz. Türk oyuncularımızla da İngilizce sayesinde her konuda anlaşabiliyoruz. Burada herkes iyi hissetmemize odaklanmış durumda. Türkçe de öğrenerek entegrasyonumu hızlandırıp daha iyi adapte olmak istiyorum. Gittiğim her ülkenin dilini öğrenmeye çalışıp kendimi oranın bir parçasıymış gibi hissetmek isteyen bir insanım. Türkçe dersleri almamın da bu süreci hızlandırdığını söyleyebilirim. Ayrıca buraya geldikten sonra beklentimden çok daha iyi bir şehir ve kulüp gördüğümü ifade edebilirim. Batı şehirleri gibi. Hem modern hem de herkes yardımcı olmaya çalışıyor. Antrenman tesisleri ve genel tesis yapısı başta olmak üzere her şey çok iyi durumda. Böyle şartları bazen Dortmund’ta bile görmüyorsunuz. Buraya geldiğimde her şeyin hazır olduğunu gördüm. Bana birisi bu anlamda soru sorsa aynen bu şekilde söylerdim.”
Futbolcumuz, Bayern Münih gibi bir takımın olduğu Bundesliga’da başarılı olmaya çalışan bir Dortmund kulübünün işinin zor olduğuna dikkat çekerek, “Dortmund’ta başarılı olmak çok kolay değil. Bayern Münih gibi bir takım var. Onların gölgesinde başarılı olmaya çalışıyorsunuz. Bazen istediğiniz gibi gitmiyor. Dortmund ile beraber çok iyi takımlar kursak da işlerin iyi gitmediği zamanlar oldu. Ne kadar iyi takımlar kurulsa da işler bazen istenildiği gibi gitmiyor ancak Dortmund’ta geçirdiğim yıllar gayet güzel zamanlardı. Her zaman hatırımda kalacaklar. Bizim mesleğimizde işler bazen beklediğiniz gibi gitmeyebiliyor. Bütün kararları doğru alsanız bile gitmeyeceği zaman gitmez. Aslında Dortmund’ta olan da buydu. Yine de tekrardan söylemem gerekirse o günleri ve taraftarları her zaman hatırlayacağım” görüşlerine yer verdi.
Meunier, açıklamalarının son bölümünde ise şu ifadeleri kullandı: “Tutkulu taraftarlarımız var. Buraya geldiğim ilk günden itibaren bana bunu hissettirdiler. Taraftarlarımızın ne kadar tutkulu ve destek verdiklerinde neler yapabildiklerini takım arkadaşlarım da bana anlattı. Durağanı çok seven birisi değilim, bizimle beraber taraftarlarımızın da o anları yaşadığını görebilmek benim adıma çok önemli. Ben de tutkulu bir insanım. Taraftarları da öyle görmek beni mutlu eder. Dolu stadyum en büyük beklentimdir. Umarım Pazar günü stadyum dolacaktır. Biz de onları hissederek maçı yaşayıp kazanacağız. Benim futbolcu olma sebeplerimden bir tanesi de budur. Sahada o enerjiyi almak istiyorum. Geriye dönük birçok görüntü ve maçları izledim. Kupa maçlarında, şampiyonluk zamanlarında ve önemli maçlarda taraftarlarımızın inanılmaz bir atmosfer oluşturduğunu biliyorum. Umarım Pazar günü de bunlardan biri olur.”