Haber : Ömer Altıntaş www.trabzonhaber24.com
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu terör örgütü FETÖ/PDY'nin darbe girişiminin olduğu gece yaşadıklarını anlattı;
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu terör örgütü FETÖ/PDY'nin darbe girişiminin olduğu gece yaşadıklarını anlattı;
Milletimize ve ülkemize geçmiş olsun. Ülkemiz çok badirelerden geçti ama bizim 15 Temmuz günü yaşadığımızı bir başka şekilde değerlendirmek lazım. Darbenin iyisi kötüsü olmaz, azı çoğu da olmaz. Darbe darbedir. Darbe insana, ülkeye, millete, şuura, zihniyete... Bütün bunların üstünde bir kavram olarak özgürlüğe ve vatana ve hukuka... Biz bireyiz. Bizim hukuktan başka herhangi bir sığınacağımız bizim muhafaza edileceğimiz bir alan söz konusu değildir. Vatan da öyledir. Kıymetini çok iyi anladığımız için milyonlarca insanın her gün meydanlarda olduğu demokrasi de öyledir.
Darbenin olduğu dakikalarda bütün o örneğin Adnan Menderes'in uçakla beraber uçak dolusu altınla yurtdışına kaçtığı haberlerin yayılmasından, Eskişehir'deki havacıların bildirileri atmasından, İstanbul Emniyet Müdürü'nün oğlunun sınavda taciz edilmesine kadar, bütün yaşananlar gözlerimin önünden geçti.
"LİDERLİK DÜŞÜYOR DEDİM"
Aklımdan o dakikada bir şey geçti. Türkiye 100 yıllık bir travmaya doğru gidiyor. Milletler kolay liderler bulmazlar. Yani hepimizi yöneticilik yapıyoruz liderlik, demokratik liderlik bunlar çok farklı şeylerdir. Türkiye bir liderlik bulmuş. Tarihsel bir liderlik bulmuş. O gece Hasan Polatkan aklımdan geçmedi ama "liderlik düşüyor mu" dedim. Aklıma ilk gelen "eyvah bu liderlik düşüyor" diye bir iç acıması geçti.
Gençlik kollarından o gece Hakkari'den bir grup geldi, 21:30 gibi görüşürüz dedim. Grup geldi bir beş dakika kadar kalmayı planlıyor idim. Fakat o kadar samimi bir gruptu ki sohbet ettik. Biraz demokrasi anlattım onlara. Sonra karşılıklı beklentileri konuştuk. O arada SGK Başkanımız'dan acil koduyla telefon geldi. Dedi ki Ankara'nın tepesinde uçaklar uçuyor. Ben Ankara'dayım ama bizim salon zeminin altında bir kat. İstanbul'da köprüyü kapatmışlar. Çocuklara teşekkür ettim. Bir fotoğraf çekildik ama benim tedirginliğimi anladılar. Bakan Yardımcımız aradı. "Uçaklar Meclis'in üzerinde uçuyor" dedi. O zaman 'darbe oluyor' dedim. Hemen başbakanımız aradım. "Nasılsınız" dedim, "nedir bu maskaralık" dedi. İlk cümlesi. Dedim anladığım kadarıyla darbe oldu. Buna karşı mücadele etmemiz lazım geldiğni konuştuktan sonra 'Talimatınız nedir' dedim. Başbakanlığa geçmek doğrudur dedi. Hemen başbakanlığa geçtik. Üzerimizde uçaklar uçuyor. İstanbul'dan Ankara'dan o arada haberler geliyor. "Bakan arkadaşlarımıza haber verin onlar da gelsinler" dedi. Ulaşmaya çalıştım. Çankaya köşküne ulaştık. Kapıyı açtılar. Hafif aşağı indim "burası milletin namusudur, burayı vermeyeceğiz" dedim oradaki koruma arkadaşlara. Sonra özel kalem müdürü arkadaşımız karşıladı. Beraber içeri girdik. Oradan meseleyi anlamaya çalışıyoruz. Ve peşinden İsmet Bey, Milli Eğitim Bakanı, geldi. Ben bakan yardımcılarını, hepsini "başbakanlığa gelin" diye çağırdım. Onlarla birlikte peşinden hemen İsmail Kahraman TBMM'ye gitmiş. Orada kimsenin olduğunu görmeyince "karargah neredeyse oraya geleyim" diye başbakanlığa geldi. Başbakan ile de birkaç kez görüştük. İsmail Bey gelirken ben televizyona bağlandım. Bu darbe ile sonuna kadar mücadele edeceğimizi anlattım. Ölüm ise bir cümle... Darbeyi tanımadık. Fetullah'çı yapı içinden oluştuğunu gördük. Bu esnada Abdülhamit Bey teşkilatlarla sokağa çıkılması lazım geldiğini, o kendine ait bir kanaldan bizim etrafımızda oluştuğumuz bir çalışma gurubuyla, hareketlilik başlattılar. Ardından televizyona bağlandığımızda Meclis'e gidiyoruz dedik. Meclis bizim için önemli çünkü. TBMM'ye gitme kararı verdik. İsmet Bey'i orada bıraktık. Alelacele arabalarla TBMM'ye intikal ettik.
Hedef olacağımız aklımıza gelmedi. Meclisin üzerinden süreklli uçaklar uçuyordu. Ama bu arada vatandaşlardan "bu işi bırakmayacağız" telefonları geliyordu. İsmail Bey başka kapıdan içeri girmiş. Dışarıda ciddi bir şekilde uçak taaruz söz konusu. Anahtar bekliyoruz kapı için, sonra dolap anahtarı geldi. Genel kurul için sonra anahtar geldi.
TRT'YE GİTTİĞİMİZDE ASKER ORADAYDI
TBMM'nin tüm siyasi partilerin orada bulunması çok önemli.Hemen akabinde televizyonun arabası geldi. Dışarıdan aracı içeri alacağız, ama onlar da tedbir almışlar, tank girmesin diye otobüsleri çekmişler. Meclis başkanımız bir konuşma yaptı. O konuşmayı dinledikten sonra stratejik olarak Çankaya Köşkü'nde gördüğümüz Türksat ve TRT vardı. TRT'ye bir 100 kişilik grup göndermiştik. Cami imamı "TRT'yi işgal etmişler, TRT'yi almamız lazım" diye yayın yapıyordu. Bizim TRT'yi almamız psikolojik açıdan önemliydi. Hava hakimiyeti vardı, TRT'yi aldılar, Genelkurmayı aldılar, Akıncılar Üssü var. Bundan öte çok büyük bir hamle yapamıyorlar. Piyadeler her tarafa gidip bir eylem ortaya koyup teslim alma yapamıyorlar. TRT'ye girip çıktıktan sonra tekrar TBMM'ye gelmek istedik. TRT'ye gittiğimizde bir kısım askerler oradaydı. Orada millet muhteşem bir mücadele ile TRT'nin birçok çalışanı ortaya koydu. Bir taraftan bir demokrasi anlayışı var, bir taraftan öfke var. İlk önce ana binaya girdik. Ana binadan sonra hep birlikte TRT Haber'in canlı yayın yaptığı yere yöneldik. Gerekli tüm tedbirleri alarak yayın dairesine falan çıktık. Orada birkaç asker vardı. Onları orada aldılar zaten. Netice itibarıyla o hal sergilendikten sonra yayına geçtikten sonra, yayını yapıp millete TRT'nin tekrar elde edildiğini söyledikten sorna oradan ayrıldık. TBMM'ye geçtik. TBMM'ye geçerken tekrar Abdülhamit Bey'le genel sekreterimizle görüştüm. Sığınağa geçtik. Amasya milletvekilimiz komşusunun bir yakının Akıncı'da olduğunu söyledi. Onu aradım. Bütün hikayeyi anlattı. Bu iş Akıncı'dan yönetiliyordu. 01.30 civarı. Genelkurmay başkanımızın rehin alındığını öğrenmiştik. "Buraya çok önemli adamlar getirildi" dedi. Buradan bu "uçakların kalkmasının kurtarılması" lazım dedi. Kazan Belediye Başkanı'mız, bunların hiçbirisinin hakkı ödenmez, büyük bir demokrasi mücadelesi verdiler. Bu uçakların kalkmaması lazım. Lastik bulursanız lastik yakın ne bulursanız yakın. Bütün bunlar yapıldı.
Hedef Türkiye'nin liderliğini ortadan kaldırmaktı. Genelkurmay başkanımızın ve yanındaki bir kişinin Çankaya Köşkü'ne gelmesine kadar tüm arkadaşlarımızla Çankaya Köşkü'nde bu harekatın nasıl yapılması gerektiğini Sayın Cumhurbaşkanımız zaten İstanbul'daydı. Sayın Başbakanımız başka taraftan yürüttü. Milletvekillerimiz canları pahasına orada tüm partilerin vekilleriyle beraber orada sergilediler.
BU SADECE DARBE DEĞİL, İŞGAL HAREKETİYDİ
Türkiye 21. asra iyi başladı. Bunu sadece bir darbe olarak görmemek gerekir. Bu bir işgal hareketi. Türkiye topraklarına bir işgal hareketi olarak nitelendirilen bir hareket. Samanyolu, Zaman'ın haberlerine bakıyorum, bunlar darbe karşıtı. Yıllarca bıkmadan usanmadan bu haberleri yaptılar. Burada bir problem gözükmüyor. Peki ne oldu da darbe karşıtlığından, akıldan yoksun, adaletten yoksun bir süreç ortaya koyuyorsunuz. Şu çok açıktır. Türkiye bu asra iyi başladı. Sadece ekonomisiyi yükseltmedi. Halkımızın ortaya koyduğu demokrasi şuurundan anlaşılıyor. Demokrasi reflekslerini yükseltti. 1960 darbesinde millet sokğa çıkamadı. Bunun acısı ve endişesi Anadolu'da sürekli olarak anlıtılır.
Sadece mesele içinde bulunduğumu parti değil, türkiye. Bundan herkes istifade ediyor. Bütün bunları erozyona uğratan bir anlayışı net bir şekilde görüyoruz.
Türkiye'de uzun zamandan beri ABD'de bulunan ve oradan bütün Avrupa ve etraftaki bütün ülkeler dahil olmak üzere bir süreç yönetmene çalışan Türkiye MGK iç tehdit ve dış tehdit olarak legal görünümlü bir terör örgütü olarak nitelendirdikten sonra bunu bas bas bağırıp, her platformda dile getirdikten sonra hala bir muhafaza ortaya koyuyorsa... Benim söylediğim şudur: Fetullah Terör Örgütü'nun mensupları dünyanın en önemli güçlerinden biri olan Amerika'da kendi terör örgütü liderlerinin, tabii onlar terör örgütü mensubu olarak tanımlamıyor, Türkiye'den güç almaması mümkün değildir. Türkiye'de bir toplumsal algı var. Büyük ülkeler toplumsal algılara bakmakla sorumludur. Biz de bakmak zorundayız. biz de kendimizden küçük ülkelerden, onların kendi memleketlerine ait toplumsal algılarını, yakınlıklarını ve uzaklıklarını bir şekilde takip etmek ve buna göre politikalarımızı oluşturmakla sorumluyuz. türkiye'ye bu yakınlıkta davranılmadığı apaçık ortada. O gecenin, öncesini ve sonrasını tarih bütün açıklığıyla ortaya koyacaktır.
GÖREVDEN EL ÇEKTİRİLENLERİN YERİNE KAMUYA NASIL PERSONEL ALINACAK?
Bu çocukları ele geçirdiler. Bendeleştirdiler. Ve neredeyse bilgisayar programlarından komuta ederek bunları istedikleri gibi yönettiler. İnsanların üzerine yağdırdıkları bombalardan, insanları acımasızca katletmelerinden bunu net bir şekilde anlıyoruz. Bu tarif edilemez bir sapkınlıktır. Bir sapkınlığa bir nesli alet ettiler. Bu çok önemli. Bu nesle devlet, millet yatırım yaptı. 6-7 aydır kafamı tırmalayan, "Bizim yeni insan kaynakları programımız nasıl olur" konusu. Devlet uzun süredir bununla uğraşıyor. Devlet bu bir tehdittir demiş. Bütün herkes zaten kendi alanında çalışmalar yapıyor idi. Hem felsefesi hem de çalışması hazırdı.
Fakat sizin ortaya koyduğunuz bir süreç var. Bir kriptoluk durum var. Bunu dış dünyaya şu anda anlatmakta zorlanıyoruz. Anlamıyorlar. halbuki biz uluslararası topluma da Türkiye'de büyük bir hizmet gösteriyoruz. Bunu da anlatmamız gerek. Kanser gibi yayılan, kimi yönetirse her bulunduğu alanda istikrarsızlık yaratacak bir örgütten kurtarıyoruz. Türkiye'de ilk işe başladığımızda Türkiye'de Sayın Cumhurbaşkanımız anlattığında kimse bunu anlamadı. Bunun sadece siyasal çıkar amaçlayan bir Recep Tayyip Erdoğan portresi çizdiler. Bu süreç uzadıkça bu tehlikenin ne kadar büyük bir tehlike haline geldiğini gazetecisinden holding patronuna kadar, aydınından vatandaşına işçisine memuruna kadar herkes gördü.
Öyle bir organizasyon kurmuşlar ki birbirine benzemeyen insanlar, birbirini tanımayan insanlar, hayat felsefeleri birbirinden ayrıştırılmış insanlar, her birine ayrı bir maske takılmış... Çok tehlikeli. Bugün için de geçmişimiz için de yarın için de tehlikeli. Bölgemiz için de coğrafyamız için de tehlikeli.
Bu gürüfün bundan istifade etmeye çalışanlar için de tehlikeli.
BUNLARI TESPİT ETMEK KOLAY DEĞİL, FAKAT BİZ HAZIRLIĞIMIZI YAPMIŞTIK
Buna yönelik aslında iyi çalışıldı. Fakat şöyle bir şey var.
Bazı verilerle hareket etme kabiliyetinizi tam olarak ortaya koyamıyorsunuz. Bu öyle miydi değil miydi. Bunun ilişkisi ne noktadaydı. Yalan söyleyebiliyorlar, takiye yapabiliyorlar, düşündüğünüzün tam tersi hayat tarzı ortaya koyabiliyorlar. Buna ait elimizdeki karinelerle bir takım tedbirler ve hazırlıklar yapmış idik zaten. Bunu yaparken de biz insanlığımızdan ayrılmadan hareket etmiştik.
Görevden el çektirenlerin bölge idare mahkemesinden dönmesi söz konusu değil.
Yeni alınacaklar konusunda bizim tavrımız, hukukun içerisinden hiçbir şekilde ayrılmamaktır. Bugüne kadar Türkiye'de bu işler nasıl yürüyor ise, kendi şartlarımız içinde nasıl gerçekleşiyor ise aynı şekilde gerçekleştirebilmektir. Bütün milletimiz bu konuda müsterih olsun. Dış dünyadan haksız bir şekilde, her yerde varlar, bu yanının büyük etkisi var dış dünyanın bakışında. Ama her gün dış dünyadan daha iyi bir şekilde anlaşılacaktır.
Türkiye karşıtlığı üzerinden pozisyon geliştirmeye çalışanlar var. Bunu rahat bir şekilde anlayabiliyoruz. Tayyip Erdoğan'ın güçlü liderliği üzerinden pozisyon geliştirmeye çalışan yerler var. Türkiye bugün topyekün, toplum örgütleri, işçi örgütleri, sendikalar, bütün herkes Türkiye'de demokrasinin, ne kadar olduğunu ifade edebilecek kontakları dış dünyayla kuruyorlar.
Brüksel, Washington dahil olmak üzere dünyanın her tarafında bu dezenformasyonu ortaya koyan ihanet şebekesiyle karşı karşıya kaldığımız açıktır. Meydanlarda durmak kadar dış dünyaya, sadece Türkiye'yi değil dünyayı muhafaza ettiğimiz konusunda ikna etmek önemli.
FETÖ/PDY Terör Örgütü elebaşılığından gıyabi tutuklu Fetullah Gülen'in maaşının kesilmesi konusu
Maaşının kesildiğini, ben de duyanlardanım. Meclis'te bana sorulunca nasıl olduğunu söyledim. Bizim kanunlarımızda bir kişinin vatan hainliğinden maaşını alamaması gibi bir şey maalesef söz konusu değil. Alabilir. Kanun buna açık. O gece arkadaşlar bu kararı vermişler. Kesmişler. Bu re'sen alınmış bir karardır. Hukuki zeminini de oluşturmuşlar.
Tutuklu olanların maaşı ödenecek mi?
Kanun gereği bir dilim maaşları ödenir. Bu açıklık bizim 657'nin verdiği bir imkanla sağlanan bir açıklıktır. Kanun Hükmünde Kararname'de bunların devlet memurluğuyla ilişkilerinin kesilmesine yönelik bir süreçtir. Burada değerlendirilecek. Devlet memurluğundan atılacaklar. Memurlara tatil yasağının sona ermesiyle ilgili henüz bir kararımız yok.
Bakanlığımda 1180 memur açığa alındı. Yerlerine memur alacağımızı zannetmiyoruz. Öğretmenler konusunda diğer bakanlıklar açıklama yaptı. Her yıl biz zaten kendi kapasitemiz ölçüsünde alıyoruz. Bunlarla devam edeceğimizi düşünüyoruz.